Ömür Dediğin Ne Ki?

Hasan Suiçmez

10-05-2020 15:44

Yıl 1973, yani bundan tam 47 yıl öncesi. Yer Sürmene Lisesi, ders kompozisyon, lise bitirme sınavındayız. Hocamız geldi, meşhur edebiyat öğretmenimiz, şu anda Bahçeşehir Üniversitesi’nde görev yapan ismi bende saklı bir öğretmenimiz. Çıkarın kalemlerinizi, idarece hazırlanan kâğıtlar dağıtıldı ve başla komutu ile biz yazmaya başladık. Bu sınav için öğretmen bir konu başlığı verirdi, bizler de onu açıklayan bir kompozisyon yazardık. Öğretmenimiz konu başlığını söylüyorum diyerek bize şunu yazdırdı; “İnsanlar da koçlar gibi kafalarıyla döğüşürler”

Hepimiz hatırlarız ki; kompozisyon sınavlarında, öğretmenler konu başlığını verdikten sonra, bu derste kopya çekme ihtimali görülmediğinden sınıflara ara sıra bir göz atarlar, öyle dikilip beklemezlerdi. Ben hemen bundan yararlanarak; önce arkamdaki arkadaşımın kâğıdını alıp, benimkini ona vererek kompozisyonunu yazdım, sonra aynı metot ile önümdeki ve iki yanımdaki arkadaşlarıma aynı başlık fakat farklı anlatımlarla kompozisyonlarını yazdım. En sonunda görevini başarmış olmanın rahatlığıyla, aynı başlıkla kendi kompozisyonumu yazdım ve sınav bitince kendimizi okulun bahçesine attık. Birbirimizle kucaklaşmamız “hababam sınıfı” görüntülerini geride bırakmıştı. Hepimiz çok mutluyduk ve ayrıca ben çok sevinçliydim, çünkü dört tane arkadaşımın tabiri caizse hayatını kurtarmıştım.

Liseyi bitirmenin mutluluğu ile sınav sonuçları açıklanacağı güne kadar köylerimize dönmüştük. Sonuçların açıklanacağı gün erkenden okula geldik ve hemen asılan listelerde kendi isimlerimizi bularak notlarımıza baktık. Ben kendi ismimin karşısındaki yüksek notları görünce çok keyif aldım, ancak bir not gözüme takıldı, dersin karşısına iki yazıyordu! Bir an durakladım, tekrar baktım evet basbayağı iki yazıyordu. Hangi ders diye tahmin yürütseniz asla tahmin edemeyeceğinizi iddia ederek söyleyebilirim ki bu ders maalesef kompozisyon dersiydi. Ayni başlıkta dört ayrı arkadaşıma da ayni sınavda kompozisyon yazmıştım, birde onlara bakayım dedim, gördüm ki, onların notları, yedi ile dokuz arasında değişiyor ve hepsi de okulu bitirmiş oluyorlardı. Ben o şaşkınlıkla bir yanlışlık olmuş idareye sorup düzelttiririm diyerek okula girip idareye yollanıp durumu anlattım. Aldığım cevap olumsuzdu. Dünyalar başıma yıkılmıştı! İnanamıyordum, ben kompozisyondan kalmıştım, böyle bir şey rüyada görsem inanmazdım. Öğretmenimizi aradım, bulamadım. Nedense okulda olması gereken öğretmenimiz, listelerin ilan edileceği gün okula gelmemişti.

Sınıfını geçen arkadaşlarımın teselli çabaları nezdinde, üzgün ve de hayal kırıklığı ile dolu olarak dört kişi kaldığımız ilçe merkezindeki emektar kiralık odamıza döndüm. Durdukça hüzünleniyor, hüzünlendikçe kinleniyordum. Nasıl olur, öğretmenimiz beni en başarılı olduğum dersten, üstelik çokta güzel yazdığım bir kompozisyona rağmen sınıfta bırakabilirdi. Odada arkadaşlarımın da yokluğunun duygusallığı ile yumruklarımı sıkıp köşelere saldırmışım. Tam o sırada iki arkadaşımız odaya girdi ve beni sakinleştirmeye çalıştılar, oturup konuştuk. Meğer onlar da bu durumu öğrendikten sonra öğretmenle konuşmaya gitmişler, öğretmeni bulup konuşmuşlar. İlginç bir durum anlattılar bana. Öğretmenimiz onlara durumu harfiyen anlatmış. Böyle bir cezayı hak ettiğim konusunda onları ikna etmeye çalışmış ancak arkadaşlarımız ikna olmamışlar.

Meğer ben lise ikinci sınıfta edebiyat öğretmenimizin dersinde öğretmenimiz; Türk Destanlarını anlatırken ona bir çıkışta bulunmuşum. O da bunu çok bilinçli bir çıkış olarak düşünüp rövanşı benden lise son kompozisyon sınavında aldığını açıkça beyan etmiş. Olay şöyle olmuştu; öğretmenimiz Türk destanlarını anlatırken, işte çocuklar, Ergenekon, Bozkurt, hart-hurt diyerek bu tür şeylere inanmadığını söyleyince, ben de sadece konuşmayı sevdiğim için parmak kaldırıp demişim ki; “öğretmenim bir insanın bir şeye inanmaması, o şeyin gerçekten olmadığına delil midir?” Öğretmen şaşırdı, ne diyeceğini bilemedi ve cevap vermekten kaçınarak başka başlıklarla konuya devam etti. Ama ben öğretmenin yüzünden bu soruma karşı bana çok kızdığını o gün hissetmiştim. Beni bilinçli olarak böyle bir soru soran insan yerine koymuştu! Hâlbuki benim amacım sadece düzgün konuştuğumu ifade edebilmek gayretiydi. Ama bu gayret böyle bir hatırayı yaşamama sebep olmuştu!

Hayat bu insanın başına neler gelmez ki!

Ömür dediğin ne ki?

 

DİĞER YAZILARI Mustafa Çatal 01-01-1970 03:00 Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan 01-01-1970 03:00 Her şey kararınca olmalı, yoksa! 01-01-1970 03:00 Vatan sana canım feda! 01-01-1970 03:00 Bilim ve teknoloji 01-01-1970 03:00 Türk Düşmanı Hümanistler 01-01-1970 03:00 O gün,bugündür 01-01-1970 03:00 SARIKAMIŞ 01-01-1970 03:00 Fathrettin Çebi Çaykur'un Yüz Akı! 01-01-1970 03:00 Her şey bizim elimizde 01-01-1970 03:00 Araklı turizm cenneti 01-01-1970 03:00 Güzel Araklı 01-01-1970 03:00 TÜRKÜN YÜKSELEN DEĞERİ “BOZKURT İŞARETİ” 01-01-1970 03:00 Dünyanın en büyük ordusu! 01-01-1970 03:00 Devlet mağdur etmez! 01-01-1970 03:00 Hizmet dediğin böyle olmalı! 01-01-1970 03:00 Çok önemli! Anne-babalar mutlaka okumalı! 01-01-1970 03:00 Keşke koruyabilseydik! 01-01-1970 03:00 Aramızdan ayrılan bir güzel insan; (Opr. Dr. Aydın Aydın) 01-01-1970 03:00 Araklı Karadere Vadisi tarihi ile buluşturulmalı! 01-01-1970 03:00 Barzan Kabilesi'nin onbeş asırlık rüyası 01-01-1970 03:00 Trabzonlunun trafikle imtihanı! 01-01-1970 03:00 Üniversite-şehir uyuşmazlığı! 01-01-1970 03:00 Yalan ve iftira korkunç bir hastalıktır! 01-01-1970 03:00 Eğitimde sonunculukta birinciyiz! 01-01-1970 03:00 ABD ne yapmak istiyor? 01-01-1970 03:00 Yiğit düştüğü yerden kalkar! 01-01-1970 03:00 Atatürk melami miydi? 01-01-1970 03:00 İşte CHP bu! 01-01-1970 03:00 İçeriye bakarken, dışarıyı unutmamak! 01-01-1970 03:00 Trabzon sahil yürüyüş yolu 01-01-1970 03:00 Turizm yolu, turistik bölgelerden neden geçmez? 01-01-1970 03:00 Referan-dummmm! 01-01-1970 03:00 Zafer Türk milletinin olacaktır! 01-01-1970 03:00 Referandumdan seçimlere evrilme! 01-01-1970 03:00 Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne ve Trabzon Müftülüğü'ne yakışmıyor! 01-01-1970 03:00 Trabzon’dan çekilen telgraf! 01-01-1970 03:00 Pazarcık Üvey Evlat Mı? 01-01-1970 03:00 Silahlar ve ayanlar 01-01-1970 03:00 Sopalı diplomasi! 01-01-1970 03:00 Koltuk sevgisi 01-01-1970 03:00