EKONOMİ
Giriş Tarihi : 18-05-2021 14:39   Güncelleme : 18-05-2021 15:21

Karadere Vadisi Tarım Alanı Olarak Tescillenmeli

Sitemizin köşe yazarlarından, Gazi Üniversitesi Eğitim Görevlisi Mehmet Akif Bal, makalesinde Araklı Karadere Vadisinin tarım alanı olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtiyor.

Karadere Vadisi Tarım Alanı Olarak Tescillenmeli

Karadere Vadisi Tarım Alanı Olarak Tescillenmelidir

Trabzon Araklı Karadere vadisi tarihten beri bereketli bir tarım alanıdır. Bugün de Trabzon'un elde kalan tek ovasıdır. Dolayısıyla Karadere vadisindeki tarım yapılabilecek tüm alanlar yani nehrin sağından ve solundan Kaşıkçı'ya kadar uzanan tüm saha acilen tarım alanı olarak hem tescillenmeli hem de projelendirilmelidir. Araklı insanına öncelikle Karadere ovasının bir altın kıymetinde olduğu anlatılmalı, Karadere'deki tarım çabalarıyla büyük bir ekonominin meydana getirileceğine halk ikna edilmelidir. Bununla birlikte üniversitelerle ve Tarım Bakanlığı'yla irtibat kurulmalı, Karadere'deki muhtemel tarım çabalarıyla ilgili etütler yaptırılmalı, projelendirilmeli, alınacak olumlu desteklerden sonra ciddi bir kooperatifleşme doğrultusunda sağlanacak kredilerle burada kontrollü ve fenni şekilde tarım faaliyetine girişilmelidir. Zira tarım bugün artık çok stratejik bir konudur. İklim değişikliği durumu, elimizdeki küçük dahi olsa toprağın ve az da olsa suyun değerini altın etmiştir. Bu sebeplerle gerçekten uyanık olunmalıdır. Fakat tüm bu beklentilerin gerçekleşmesi için öncelikle; bir damla suyumuzu boşa harcamayacak ve bir avuç tarım toprağımızı dahi betonla ziyan etmeyecek ciddi bir şuura, bize emanet bu coğrafyayı evimiz gibi temiz tutacak yüksek vicdana hatta gelecek nesle bakımlı ve verimli tarım alanları bırakmak gibi bir sorumlu bakış açısına sahip olmamız lüzumludur.

 

Trabzon Araklı Karadere ovasının yapılaşma dışında kalan ve zaten kayıtlarda da uzun süre "tarım alanı" olarak gösterilen kısımları son zamanlarda bir organize bir sanayi bölgesine dönüştürülmek isteniyor. Lakin, böylesi kıymetli bir ovayı fabrikalarla doldurmak yerine, fabrika yapacak kıymetli müteşebbisleri bu ovada fenni usullere dayalı ve yüksek verim esaslı organik tarım üretim tesisleri yapmaları için yönlendirmek hatta desteklemek daha vicdani değil midir? Yaşadığımız bu zor günler; tarım üretiminin ne kadar stratejik ve kritik bir çaba olduğunu, durumu kavrayan zihinlere bir daha ve çok belirgin şekilde göstermemiş midir? Fabrikalarda tarım ürünü üretip milletin karnını doyuramayacağınıza göre, tarım alanlarında esasen tarıma öncelik verilmelidir. Bilinmeli ki bu tarz bir adım, Araklı'da ayrıca bir Ziraat Fakültesi hatta onunla iç içe bir Veterinerlik Fakültesi kurulması doğrultusunda ciddi etkiye de yol açacaktır. Böyle bir eğitim kurumunda sadece insan yetiştirilmeyecek, bunun yanısıra Araklı; Trabzon hatta tüm bölgedeki tarım ve hayvancılık çalışmalarına yönelik ciddi tedbirlerin alınacağı ve bilimsel çalışmaların yürütüleceği enstitülere ve araştırma merkezlerine sahip olacaktır. Tarım ve üniversite işbirliği sayesinde çok ciddi bir üretim hacmi yakalanabilecektir. Araklı'da kurulacak muhtemel organik tarım tesisleri yanında, Çamlıca (eski Tul) Mahallesi'nin ova kesiminde yeri dahi tahsis edilen ve işadamı Bayram Halil tarafından protokolle sponsorluğu üstlenilen bir ziraat fakültesi, Araklı'ya on binleri değil yirmi binleri getirecek ve istihdam edecektir. Araklı dev bir eğitim kurumuna sahip olacaktır. Fabrika peşinde koşanların aslında, Araklı'ya vizyon kazandıracak hatta Araklı'yı Türkiye'ye açacak bir fakülte peşinde koşmaları gerekirdi. Tarım tesisleri ve bu yaklaşımlara yönelik yapılacak yüksek öğrenim yatırımlarıyla Araklı insanı hem kültürel hem de ekonomik seviye olarak müreffeh bir hale gelecektir. Araklı kazandığında bilinmeli ki Trabzon hatta tüm bölge kazanacaktır. Stratejik bir güce dönüşen tarım üretimi, Araklı'yı doğayla ve insan sağlığıyla uyumlu bir üretim merkezi de yapacaktır. Eğer maksat gerçekten Araklı'da istihdam sağlamak ise, Araklı'ya yönelik tarım yatırımlarıyla sağlanacak istihdam daha kalıcı ve daha kaliteli olacaktır. Karadere ovasının tarım dışı amaçlarla kullanılması durumunda ise Trabzon dışarıya daha bağımlı hale gelecektir. Bu arada, ifadelerimizin dikkatle okunup bir sanayi karşıtlığı noktasına çekilmemesi gerekir. İyi bilinmeli ki söylediğimiz; sanayi tesislerini tarım vasfı olmayan yerlerde, tarım faaliyetlerini ise verimli topraklarda planlama esasına dayanmaktadır.

 

Beklentiler ve Sorular..

Bahsimize konu olan ve yüksek tarım potansiyeli özelliği taşıyan Araklı Karadere vadisinin bugünkü Yolgören (Sırayaragar) ile Yassıkaya (Paskalar) mahalleleri arasında kalan hatta yakın zamanlara kadar "tarım alanı" olarak bilinen taban kısmı maalesef imara açılmış durumdadır. Bu alanda ayrıca bir de OSB yapılması doğrultusundaki istekler dillendirilmektedir. Konuyla ilgili isimlerin, doğaya saygı gösterip, esası "tarım alanı" olan bu alana ne ev ne de fabrika yapmama yaklaşımını benimseyeceğine inanıyoruz. Aynı yaklaşımı ve katkıyı Trabzon Valisi Beyefendiden, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Beyefendiden, TTSO Başkanı Beyefendiden ve Araklı Kaymakamı Beyefendiden de bekliyoruz. Bu isimlerin, yatırım yaparken vadinin tarihi ve tabii karakterine saygı duyacaklarına inanmakla birlikte, bazı sorular da sormak isteriz: Mesela, kadim "tarım alanı" olarak bilinen bu mevki niçin imara açılmıştır? Hem de mevcut hükümetin, tarım alanlarını korumaya yönelik üst yaklaşımlar sergilediği bir dönemde! Peki bu vadide yapılacağı dillendirilen sanayi tesisi çalışmaları için bir ÇED raporu var mıdır? Muhtemel ÇED raporunu hazırlayacak yetkililer; bu vadinin tarihi bir tarım alanı olarak kullanıldığını, vaktiyle Trabzon'da tescillenmiş tek sulak alan olduğunu, milli güvenlik açısından önem taşıyan bir akifer alanı olduğunu, hem bölgeye, hem belgelere, hem de uzmanlara ve yöreyi iyi bilen tanıklara müracaat ederek araştıracaklar mıdır? Karadere vadisinin kadim Anadolu fauna ve florası açısından hatta tıbbi bitkiler dediğimiz endemik türler açısından büyük bir zenginliği elinde tuttuğu konusu incelenecek midir? Karadere vadisinin Roma İmparatorluğundan Osmanlı Devletinin son zamanlarına kadar stratejik ve askeri bir güzergah olduğu, ayrıca ciddi bir kervan güzergahı özelliği taşıdığı bilinmekte midir? Vadinin etrafında halen ciddi bir tarım yapıldığı ve burada yoğun bir nüfusun barındığı göz önüne alınarak, vadinin komple sanayileşmesinin buradaki tarımsal üretime ve insan yaşamına olumsuz etkileri hesaplanmakta mıdır? Hususen bir "sanayi bölgesine" dönüştürülmek istenen Karadere vadisi yanında; Pirki'deki çöp tesisi, Bahçecik ile Erikli civarındaki maden sahaları ve Araklı'yı saran HES projeleri ile tamamen kuşatılan hatta iki turizm bölgesini sırf sahip çıkmama ve turizm yatırımı yapmama nedenleriyle (!) kaybeden bir Araklı'da, tarih ve doğa içerikli kaliteli bir turizm yaklaşımı nerede yer bulacaktır? Vadide kurulması planlanan sanayi tesisleri nedeniyle meydana gelebilecek muhtemel çevre felaketleri ve yöredeki tarıma etki edecek muhtemel menfilikler dolayısıyla, ileride halk ile sanayici arasında çeşitli hukuksal meselelerin yaşanabileceği veya çeşitli toplumsal huzursuzlukların baş göstereceği dikkate alınmakta mıdır? Sanayi tesislerinin; Akçaabat Şinik'teki, Beşikdüzü'ndeki ve Vakfıkebir'deki gibi Araklı'da da tarım ve yerleşim alanları dışında yapılması, dolayısıyla Araklı'nın verimli topraklarının da bir Akçaabat, bir Beşikdüzü ve bir Vakfıkebir kadar korunması gerekli değil midir?

 

Şimdi bakınız.. Eğer bu topraklarda kalıcı olmak gibi samimi bir derdimiz varsa, bu halkın bugün ve yarın doyacağı tarım alanlarının "fıtratını" kimsenin keyfine ve bir takım beklentilerine (!) göre değiştiremeyiz. 30 yıl hatta 50 yıl sonraki nüfus yapısını tahmin ederek, bu topraklardaki tarımsal planlamalarımızı yapmak zorundayız. Bununla birlikte, şimdiye kadar imara açılan tarım alanlarının durumu da iyice incelensin.. Trabzon'daki Yıldızlı'nın, Yenimahalle'nin, Yalıncak'ın ve Yomra'nın verimli tarım topraklarının tamamen imara açılması kime kazandırmıştır? Değirmendere, Yomra deresi gibi sanayi tesislerinin hemen bitişiğinde bulunan ve sanayi atıklarıyla mahvedilen nehirlerin, vicdan sahiplerini yaralayan durumları hiç görülmemekte midir? Karadere nehrinin akibeti de bunlardan farklı mı olacaktır? Çarşamba ovasında üretilen bir fasulyenin hatta domatesin, nakliyeciler ve aracılar dolayısıyla, Trabzon'un halkına, garibanına yüksek fiyatlarla satılması kimleri daha zengin etmektedir? Araklı'nın eldeki son tarım alanlarının da yapılaşmaya açılması, hem Araklı'ya hem de Trabzon'a yeni ağır çevresel ve ekonomik travmalar yaşatmayacak mıdır? Bu sorulara sağlam ve akla hitap edecek cevaplar bulmak gerekecektir. Yoksa bu büyük vebali kimse kaldıramaz.

Meseleye Nasıl Yaklaşılmalı, Neler Yapılmalı?

Araklı Karadere vadisine yönelik bir yatırım yapılacaksa -ki muhakkak yapılmalıdır-, Karadere vadisinde daha çok tarımsal üretim yaklaşımlarının öne çıkarılmasını, en gerçekçi ve kalıcı yatırım şekli olarak düşünüyoruz. Karadere ovasını, kalan kısımlarıyla gelecek nesle verimli tarım alanları ve temiz su kaynakları olarak bırakmalıyız. Yer altı sularına gelecekte şiddetle ihtiyacımız olacağını düşünerek, yer altı sularını barındıran bu alanlara stratejik alanlar olarak bakıp, amasız ve lakinsiz bir şekilde böyle alanları koruma altına almalı, vadi tabanındaki yapılaşmayı acilen durdurup kalan arazileri kurtarmalıyız. Küresel ısınmanın, iklim değişikliklerinin, kuraklığın, gıda üretimindeki problemlerin meydana getireceği dünya çapındaki olumsuzluklar kapımıza dayanmışken, stratejik durum ve ulusal güvenlik açılarından hassas olunması gereken tarım alanları ve sulak alanlar konusunda daha çok dikkatli olmamız gerekmektedir. Doğu Karadeniz'de zaten yüksek verim sağlayacak bir avuç toprağımız var. Bunu hesapsızca harcayamayız, çöple kirletemeyiz, betonlaştıramayız. Bu toprakları özellikle Organik Tarım amaçlı kullanmalıyız. Çünkü organik tarım, yer altı sularına ve insan sağlığına en az zarar veren ahlaklı ve vicdanlı bir üretimdir. Öte yandan, Araklı'da meydana getirilecek esaslı organik tarım tesislerinin, değil Araklı'yı hatta tüm Trabzon'u dahi Samsun Çarşamba ovasından gelecek sebze türü tarım ürünlerine mahkum bırakmayacağını ve sebze nakliyesi doğrultusunda harcanan servetin ise Trabzon'da kalacağını hatta halkın ucuz sebze yiyeceğini ifade ediyoruz. Kooperatif sistemiyle yapılacak üretimlerle vatandaşımız iyi para kazabilecektir. Yine, organik tarım faaliyetlerinin Araklı'da çok sayıda sektörü ve toplumsal dinamiği harekete geçireceği bilinmelidir. Mesela, sırf tarımsal üretim doğrultusunda Araklı'da tüm bölgeye hitap edecek bir sebze hali veya borsası kurulabilir. Dolayısıyla Karadere'ye ve vadiye dair hesaplar yaparken bu gerçekleri, akıl ve vicdan kılavuzluğu ile derinlemesine analiz etmek gerekiyor.

Seyfullah AksoySeyfullah Aksoy