İstanbul’un hafriyatı, inşaat sektörünün hızla artmasıyla birlikte cazibesi çok yüksek bir rant aracına dönüşmüştü. Söz konusu ranttan daha fazla pay almak amacıyla “bürokrat, siyasetçi ve işadamı” birlikteliğinden oluşan hafriyat rantı çetesi her türlü kılığa girerek çıkmadıkları makam, çalmadıkları kapı bırakmamışlardı. Serbest piyasa koşullarına uygun ve “0 hatayla” gerçekleştirilen İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün hafriyat ihaleleri hakkında ortaya attıkları yalan ve iftiralarıyla ne yazıktır ki Siyasi Otoriteyi de yanıltmışlardı.
Orman Yasasının değiştirilmesiyle oluşturulan ihalesiz sistemlerin yürürlüğe girmesinde ve söz konusu sistemde görev alacak kişilerin belirlenmesinde etkili olmuşlardı. Yetmemiş, ihaleleri başarıyla gerçekleştiren ve kamuya olağanüstü gelir sağlayan dürüst kadroları da dağıtmışlardı. Hafriyat ihalelerini durdurarak oluşturdukları tekelleşmeye ve yüksek fiyata dayalı “Saadet Zinciriyle” kamu kaynağı olduğu yargı kararlarıyla da teyit edilen hafriyat gelirlerine tamamen el koymuşlardı.
Tıpkı bir ahtapot gibi kamu yönetimini de güdümüne alan hafriyat rantı çetesinin amaçlarına engel olabilmek için yıllar önce devletin en önemli makamlarına sunduğum 01.12.2010 tarihli raporda bugün Belgrat Ormanında yaşanan ve A Haber ile Hürriyet Gazetesinde manşet haber olan hafriyat sorununa “hafriyat rantı çetesinin isteği doğrultusunda yürürlüğe giren ihalesiz sistemlerden dolayı yaşanacak yolsuzluk ve usulsüzlüklerin dışında ranta dayalı organizeli kaçak hafriyatın ormanları da işgal etmesi kaçınılmaz olacaktır” ifadesiyle alenen
vurgu yapmıştım
| www.uskudar.com |
2008 yılında ilgili makamlara gönderdiğim diğer raporum da bir yıl sonra Sabah Gazetesinde ard ada iki gün manşet haber olmuştu. Söz konusu raporda dile getirdiğim “hafriyat rantı çetesinin neden olduğu ranta dayalı organizeli kaçak dökümlerin oluşturduğu suni göletler ilerde çok büyük facialara neden olabilecektir” öngörüsü bir yıl sonra gerçekleşmişti. Ayamama deresini besleyen havzada ki hafriyat göletinin patlamasıyla oluşan su baskınında onlarca kişi çamur altında kalarak can vermişti.
İstanbul’daki hafriyat rantı, sadece çevre kirliliğine, orman işgaline ve yolsuzluklara neden olmamış; ahlak, adalet ve hakkaniyet duygularıyla birlikte vicdan, izan ve akıl meleklerini de tamamen yok etmişti. Kesinleşen 9 yargı kararı dışında haber manşetlerine konu olan olayların da onayladığı söz konusu raporlarda dile getirdiğim tüm gerçekleri ranttan dolayı hiç kimse anlamak istememişti.
Allah’ın sopası yok ki! Kamu kaynaklarından beslenmeyi alışkanlık haline getiren “Rant Çeteleri” ile “Feto Terör Örgütü ” İstanbul’da büyük bir rant kaynağı olan hafriyat gelirlerinin paylaşımında da işbirliğine gittikleri 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra ortaya çıkan kirli ilişkiler ağıyla netlik kazanmıştır. Yıllar önce raporlarımla dile getirdiğim hafriyat yolsuzluğuna kurumsal kimlikleriyle neden olanların bugün kamu kaynaklarını “Feto Terör Örgütüne” nasıl akıttıkları en yakınları tarafından ve somut belgelerle deşifre edilmiştir.
Milletin yerine Çeteleri, Devletin yerine de Rantı koyan kamu yönetimindeki hastalıklı anlayışlar diğer birçok konuda olduğu gibi hafriyat rantının paylaşılmasında da Feto Terör Örgütüyle işbirliğine gitmişlerdi. Yıllardır ısrarla dile getirdiğim isyan ve feryadım ankara kızılay eryaman söz konusu işbirliğinden dolayı hiçbir zaman karşılık bulmamış, haklılığımı da hiç kimse anlamak istememişti.
Feto Terör Örgütünün kamu yönetiminde çok güçlü olduğu yıllarda şahsi istikbalini düşünerek değil rant çetelerinin, PKK’nın aleni hain eylemlerine bile sesini çıkaramayanlar gibi davranamamıştım. Kamudaki işbirlikçilerinden gücünü alan hafriyat rantı çetesinin amacını ve kirli ilişkiler ağını somut bilgi ve belgelerle deşifre edebilmek için olağanüstü gayret göstermiştim.
Faruk ÇEBİ
Kürem-der Genel Başkanı
beşiktaş nişantaşı istanbul
